| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | foreign minister n. | dışişleri bakanı | ||
|
I therefore welcome the de facto agreement on the European Foreign Minister. Bu nedenle Avrupa Dışişleri Bakanı konusunda varılan fiili mutabakatı memnuniyetle karşılıyorum. More Sentences |
||||
| Politics | ||||
| Politics | foreign minister n. | dışişleri bakanı | ||
|
What the foreign ministers appear to be clever at is unpicking the essential ingredients of the Convention's proposals. Dışişleri Bakanları, Konvansiyon'un önerilerinin temel bileşenlerini çözme konusunda oldukça becerikli görünüyorlar. More Sentences |
||||
| Politics | foreign minister n. | hariciye vekili | ||
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | foreign affairs minister n. | dışişleri bakanı | ||
|
The majority of foreign affairs ministers were members of the Convention. Dışişleri bakanlarının çoğunluğu Kurultay üyesiydi. More Sentences |
||||
| General | minister of foreign affairs n. | dışişleri bakanı | ||
| Politics | ||||
| Politics | foreign affairs advisor to the prime minister n. | başbakanın dış ilişkiler danışmanı (ingiltere) | ||
| Politics | union minister for foreign affairs n. | birlik dışişleri bakanı | ||
| Politics | deputy foreign minister n. | dışişleri bakan yardımcısı | ||
| Politics | minister of foreign affairs n. | dışişleri bakanı | ||
